9 Şubat 2015 Pazartesi

On dakika kadar süren Eurail* hevesim


Mümkün değil. 

(*Avrupa vatandaşı olmayanların çıktığına Interrail değil, Eurail deniyormuş. Zaten sitesi de ayrı.)

Yaklaşan yeni yaşımda kendime kıyak bir hediye vermeye; Polonya, Slovenya ve Avusturya'yı görmeye niyetlendim. İşte bu üçü birbirine yakın diye trenle bu işi kotarırım sandım. On dakikada şunu anladım: Buradan Polonya'ya gitmek sanırım (sandığıma göre o kısmı pek de anlayamamışım) sekiz ya da yirmi dört saat sürüyor. Sekiz kere tren değiştiriyoruz. (Bundan eminim.) Trene burada Halkalı'dan biniliyor ki Halkalı hangi yakada onu dahi biliyorsam ne olayım. Sonrasında yedi kere tren değiştiriyoruz.

Kendimi ineceğim yeri kaçırmayayım diye bütün bir gece güç bela uyanık kaldıktan sonra gecenin bir yarısı koskoca bir garda dilini bilmediğim insanlara (Balkan halkının İngilizce bildiğinden şüpheliyim, neticede bir Kuzey Avrupa değil) tren-peron sorarken, eşek ölüsü ebadındaki bir valizi kan ter içinde sürüklerken hayal ettim. Ben bu kalp çarpıntısıyla seyahat edemem. Hem tuvalete gitmem gerekse kime emanet edeceğim o valizi? Sonra çeşitli Avrupa tren istasyonlarındaki önceki hallerim geldi aklıma. Ve soğudum. Tatil bu değil, hediye bu değil.

Fakir işi desen bu olaya, tam olarak o da değil. Bilet ücretli rezervasyonlarla birlikte (sekiz trenin beşinde rez. zorunlu ve paralı) 1500 liraya geliyor. Daha azına Polonya'ya gidiş-dönüş uçak bileti alabilir, ülkeler arasını gündüz trenle katedebilirim. Elbette daha fazla veriririm ama daha rahat seyahat ederim. Belki sadece Polonya'ya giderim; neticede niyetim Auschwitz'i görmek.